Birimi Çalışma Süresi Unvanı: Görev Yeri Eleman İstek Nedeni: Eleman Değişikliği (Emeklilik Yeni Kadro Personelin Doğum Yeri Adı Soyadı: ve Tarihi Mesleği Talep Ettiği İş 1. İşyeri Hekimi ( 3 İkametgah İlmühaberi 1 adet Muhtarlık ( 4 Nüfus Cüzdanı Fotokopisi 4 adet Fotokopi ( 5 Adli Sicil Kaydı Cumhuriyet
Busayede aile hekimleri acillerde çalışmak zorunda kalmaz Hem de 1. Basamak hastası acilden ayağı kesilir aciller rahatlayip nefes alır. 10-12 hekim az ise sayı arttırılabilir Aile hekimi giderlerden kurtulur, fazla mesaisini alır gelirini arttırır, aciller de
İnsankaynaklarından sorumlu başhekim yardımcısı, merkez ve istasyonlarda çalışan tüm personelin özlük hakları, personel bilgi dosyalarının hazırlanması ve planlanmasını yapar. Personelin hizmete uyum ve motivasyonu için çalışmalarda bulunur. Personelden gelen önerileri değerlendirir, gereği için başhekime sunar. c)
HastaKabul İşlemleri (Tıbbi Sekreterlik) Kursu. Bilgisayarlı Hasta Kabul İşlemleri (Tıbbi Sekreterlik) Kursu. 5 Kurs Bir Arada (5 Sertifika) Diş Hekimi Asistanlığı Kursu. Eczacı Yardımcı Personeli. Hasta Kabul Sıkça Sorulan Sorular - SSS. KAMPANYALAR. ONLİNE EĞİTİMLER. Eczane Yardımcı Personeli.
AileHekimi . Doktorlarımız ; Anne & Bebek . Hasta- Çalışan Hakları ve Sorumlulukları . Hasta Hakları Yönetmeliği ; Hasta Çalışan Güvenliği Yönetmeliği ; Hekim Seçme Hakkı ; Refakat Politikamız ve Refakat Kuralları ; ZÖHRE BELGE - TEMİZLİK PERSONELİ.
Fast Money. Ceza yönetmeliği’ olarak bilinen Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği, Danıştay’ın başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi AYM tarafından iptal edildi. AYM, CHP’nin 2008’de aynı konudaki başvurusunu reddetmişti. Birlik ve Dayanışma Sendikası’nın Temmuz 2021’de açtığı dava üzerine Danıştay 2’nci Dairesi Anayasa’ya aykırılık’ gerekçesini haklı buldu. Danıştay, Anayasa’nın 38’nci maddesinin 1’inci fıkrasına Kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz dayandı ve “Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları da kanunun suç saymadığı şekilde cezalandırılamaz” hükmüyle AYM’ye gitti.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ ESAS NO2014/14785 KARAR NO2014/20017 KARAR MAHKEMESİYalvaç Asliye Hukukİş Mahkemesi TARİHİ NO 2011/39-2013/684 Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davacı ve davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun’un 86. ve 506 sayılı Kanunun 79. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Öte yandan; işveren tanımı mevzuata bakıldığında; 506 sayılı Yasa madde 4 - Bu kanunun uygulanmasında 2 nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "İşveren" dir. 5510 sayılı Yasa madde 12- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının a ve c bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlar işverendir. 5510 sayılı Yasa madde 2- Bu Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar. 4857 sayılı İş Kanununun madde 2- “Bir iş sözleşmesine dayanarak …… işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlara işveren, ….denilir,” şeklindedir. DAVA, davalı S.. B..na bağlı Isparta İli Yalvaç İlçesi 1 No’lu Aile Sağlığı Merkezi’nde tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemi olup Mahkemece, davalı doktorlara karşı açılan davanın husumetten reddine, davalılar SGK Başkanlığı ve S.. B..'na karşı açılan davanın kısmen kabulü ile, davacının tarihleri arasında çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir. Davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde, tarihleri arasında 2 günlük hizmetinin Yalvaç 1 No'lu Aile Sağlığı Merkezi adına Aile Hekimi Dr. R.. A.. tarafından Kuruma tescilli 1022736 işyeri numaralı işyerinden bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarından, davacının Aile Sağlığı Merkezinde çalıştığı ve ücretini davalı doktorlardan aldığı anlaşılmıştır. 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun, S.. B..nın özel olarak belirleyeceği illerde aile hekimliğinin kuruluşu ve çalışması ile ilgili hususları düzenlemiştir. Ayrıca bu Kanunun uygulanmasını gösteren 06/07/2005 tarih ve 25867 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkındaki Yönetmelik, 12/08/2005 tarih ve 25904 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında S.. B..nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmelik ve 25 Mayıs 2010 tarihli Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nde Bu yönetmeliğin 18. Maddesine göre, Aile hekimleri, sağlık hizmetlerine yardımcı olmak amacıyla ebe, hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter gibi ilave sağlık hizmetleri personeli ile güvenlik, temizlik, kalorifer, sekretarya vb. hizmetler için ferden veya müştereken personel çalıştırabilir ya da hizmet satın alabilirler bu hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Söz konusu kanun ve yönetmelik hükümleri dikkate alındığında aile hekimlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalışacakları, aile hekimi tarafından belirlenen ve S.. B.. tarafından uygun görülen kurumlarınca da muvafakat verilen personel arasından aile sağlığı elemanlarının seçilebileceği ve bunların da sözleşmeli olarak çalıştırılacakları, sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıklarının ücretlerinden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılacağı, aile sağlığı elemanının aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi kişiler olduğu, aynı aile sağlığı merkezinde görev yapan her bir hekimin ayrı ayrı sözleşme yapmak zorunda olduğu, aile hekimlerinin çalışacakları bölgede kendi donatacakları uygun standartları taşıyan mekanlarda hizmet verecekleri, aile sağlığı merkezi giderlerinin, merkezin kira, elektrik, su, yakıt, telefon, internet, bilgi işlem, temizlik, büro malzemeleri, küçük onarım ve tıbbi sarf malzemeleri gibi giderler için aile hekimine ücret ödeneceği düzenlenmiştir. Davalıların aile hekimi olarak söz konusu kanun hükümlerine tabi çalışmaları nedeniyle bu hükümlerin kendileri açısından geçerli olduğu, Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında S.. B..nca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkındaki Yönetmelik de dikkate alındığında aile hekimlerinin sağlık merkezini kendilerinin kiralayacakları, elektrik, su, yakıt gibi giderleri kendileri karşılayacakları, temizlik, büro malzemeleri gibi giderlerin kendileri tarafından karşılanacağı, ancak S.. B..nın her ay bunlar için ücret ödeyeceği düzenlemesine göre aile hekiminin tüm giderlerden kendisinin sorumlu olduğu, aile hekiminin temizlik elemanı, sekreter gibi kişileri çalıştırması halinde bununla ilgili giderlerin de kendisi tarafından karşılanmasının gerektiği, bu nedenle aile hekiminin çalıştıracağı işçi açısından işveren sıfatına haiz olacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda anlatılan bilgiler ışığında, S.. B.. ile davalı doktorlar arasında yapılan aile hekimliği sözleşmelerinin S.. B..’ndan istenerek dosya içine alınması, davalı doktorların gerçekten dava konusu dönemde Aile Sağlığı Merkezi’nde aile hekimi olup olmadıkları tespit edildikten sonra aile hekimlerinin işveren sıfatına haiz oldukları yönü dikkate alınarak yeniden yapılacak değerlendirme sonuca göre karar verilmesi gerekir. O hâlde, davacı ve davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, gününde oy birliğiyle karar verildi. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ ESAS NO2018/7550 KARAR NO2018/16826 KARAR TARİHİ MAHKEMESİ İŞ MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ ALACAK >AİLE HEKİMLİĞİ İŞ YERİNDE ÇALIŞAN, TAŞERON ŞİRKET İŞÇİSİNİN İŞÇİLİK ALACAKLARINDA, ASIL VE ALT İŞVEREN SAĞLIK BAKANLIĞI İLE BİRLİKTE TAŞERON ŞİRKET MÜŞTEREKEN VE MÜTESELSİLEN SORUMLUDUR. ÖZETAile hekimliği iş yerinde çalışan, taşeron şirket işçisinin işçilik alacaklarından , asıl ve alt işveren ilişkisi kapsamında Sağlık Bakanlığı ile birlikte taşeron şirket müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. "bu iş yerinde çalışan aile sağlık elemanları, sevk ve idare yönünden aile hekimlerine bağlı olmakla birlikte çalışma koşullarının Bakanlık tarafından belirlendiği, ücretlerini aile hekimlerinden değil, aile hekimi gibi sağlık müdürlerinin onayı ile devletten aldıkları, bu anlamda aile hekiminin işveren vekili konumunda kaldığı, işverenin Bakanlık olduğu kabul edilmelidir. Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü KARAR Davacı vekili, müvekkilinin ... ... aile hekimliğinde 23/01/2008 tarihinden 09/04/2013 tarihine kadar çalıştığını, iş akdinin iş verence haksız olarak sona erdirildiğini ileri sürerek kıdem, ihbar tazminatları ile fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir. Davalı .... Sağlık Bakanlığı vekili, davanın haksız ve yersiz olduğunun, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı ... Oto. .... İnş. .... Yem. Tur. .... San. Tic. Ltd. vekili, davacının kurum amirlerine karşı olan davranışları sebebiyle imza altına alınan tutanak sonrası işine son verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının 23/01/2008 tarihinden 09/04/2013 tarihine kadar muhtelif ihale ile iş alan firmalar nezdinde en son davalı ... firması emrinde olmak üzere ... Aile sağlık merkezi işinde asgari ücret karşılığı hizmetli olarak çalıştığı, davacı iş akdinin iş veren tarafından haksız olarak sona erdirildiği iddiasında olup, bu fesih şekline göre iş akdinin haklı olarak feshedilmiş olduğunun ispat külfetinin davalının üzerinde olup, davalının bu yönde bir delil sunmadığından akdin iş veren tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ödemesini gerektirecek şekilde sonlandırıldığı, her ne kadar davacı .... Sağlık Bakanlığı aleyhine de iş bu davayı açmış ise de, hizmet sözleşmesinin ... Aile Hekimliği ve ilgili şirket ile yapıldığı, Sağlık Müdürlüğünce yapılmış her hangi bir hizmet alımı olmadığı, 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve Aile Hekimliği uygulaması kapsamında çalıştırılan personele yapılacak ödemelere ilişkin yönetmelik uyarınca aile hekimlerinin temizlik, kalorifer, sekreterya ve benzeri hizmetler için hizmet satın alabilme hakkının mevcut olup, bunlara ilişkin kendilerine ödeme de yapıldığı dikkate alınarak Sağlık Bakanlığı'na husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle, davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulü ile davalı Bakanlık yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı yasal süre içinde davacı vekili temyiz etmiştir. GEREKÇE Somut uyuşmazlıkta, öncelikle çözümlenmesi gereken kimin işveren sıfatı taşıdığı ve bu kapsamda davacının işverenin Bakanlık mı yoksa Aile Hekimliği mi olduğu önem kazanmaktadır. İş yargılamasında kimin işçi ve kimin işveren olduğu, İş Kanunu'nun kapsamında bulunduğu maddi hukuk sorunu olup, husumet çerçevesinde "sıfat"a ilişkin bu sorunun hakim tarafından kendiliğinden "re'sen" nazara alınması gerekir. İş Kanunu’nun 2/1. maddesinde işveren tanımına yer verilmiştir. Buna göre “Bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denir. ” Görüldüğü gibi İş Kanunu, işverenin tanımını işçi kavramına bağlı olarak yapmıştır. İşçi ise aynı Kanunda “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi denir” şeklinde tanımlanmıştır. İşçi olmanın en belirgin özelliği işin ücret karşılığı yapılıyor olmasıdır. İşçinin iş görme borcu vardır. İşçi, serbest irade ile kabul edilmiş bir iş sözleşmesi ile çalışır. Bir diğer özelliği de bir işverene hukuki ve kişisel bağımlı olarak onun emrinde çalışıyor olmasıdır. Bu nedenle işveren olmada; * İş sözleşmesini kimin düzenlediği, kimin işe aldığı ve iş sözleşmesini sona erdirdiği, * Ücretin kim tarafından ödendiği, * İş görme ediminin kime karşı yerine getirildiği, kimin işinin yapıldığı, *Çalışma koşullarını kimin belirlediği ve bu anlamda kime bağımlı olarak çalıştığı önemlidir. İşverenin kayden başka bir gerçek ya da tüzel kişi olarak görünmesi, ona işveren sıfatı vermez. Aynı maddenin 4. fıkrasında ise işveren vekili tanımına yer verilmiş ve “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili dendiği, işveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işverenin sorumlu olacağı” belirtilmiştir. Diğer taraftan işçi açısından bir iş yeri veya işletmenin bağımsız işveren sıfatından söz edilebilmesi için; ** Hukuki ve ekonomik açıdan bağımsız olması, bu konuda karar mekanizmasının kendinde bulunması, ** En önemlisi de bağımsız bir organizasyona sahip olması gerekir. Bağımsız organizasyon yönünden iş yeri kavramına da değinmek gerekir. İş yeri “Mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyonu ifade eder". 4857 sayılı İş Kanunu Madde. 2/2.. Burada iş organizasyonu önemli bir unsurdur. Davacının işverenin kim olduğunun açıklığa kavuşması için ise bu konudaki mevzuatın incelenmesi gerekir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu hükümleri incelendiğinde; Birinci maddesinde amaç ve kapsam belirlendikten sonra 2. maddede tanımlara yer verilmiş ve “aile hekimi; “kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığı'nın öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabip” aile sağlığı elemanı ise “aile hekimi ile birlikte hizmet veren hemşire, ebe, sağlık memuru gibi sağlık eleman” olarak tanımlanmış, maddenin son fıkrasında ise “Türkiye Halk Sağlığı Kurumunca belirlenen aile sağlığı merkezlerinde çalışma saatleri dışında, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları ile gerektiğinde Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilebiliceği” belirtilmiştir. Kanunu’nun 3/2 maddesine göre “Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakatı verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin A bendinin 4, 5 ve 7 numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığı'nın önerisi, Maliye Bakanlığı'nın uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir”. Aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca ise “Sözleşme yapılan aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarına, 657 sayılı Kanunun 4. maddesinin B bendine göre belirlenen en yüksek brüt sözleşme ücretinin aile hekimi için 6 katını, aile sağlığı elemanı için 1,5 katını aşmamak üzere tespit edilecek tutar, çalışılan ay sonuçlarının ilgili sağlık idaresine bildiriminden itibaren onbeş gün içerisinde ödenir”. 6. fıkrasına ise “Sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişkileri aynı şekilde devam ettirileceği, ancak, her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıkları bu fıkrada belirtilen ücretlerden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılacağı, bunların önceki durumları çerçevesinde tedavi yardımlarından yararlanmaya devam edecekleri” belirtilmiştir. Kanunu’nun 4. maddesine göre “Hazine, belediye veya il özel idaresine ait taşınmazlardan aile sağlığı merkezi olarak kullanılması uygun görülenler, Maliye Bakanlığı, belediye veya il özel idarelerince bu amaçla kullanılmak üzere doğrudan aile hekimine kiraya verilebilir”. 5. maddeye göre “Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde acil haller ve mücbir sebepler dışında, kişi hangi sosyal güvenlik kuruluşuna tâbi olursa olsun, aile hekiminin sevki olmaksızın sağlık kurum ve kuruluşlarına müracaat edenlerden katkı payı alınır. Alınacak katkı payı tutarı Sağlık, Maliye ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarınca müştereken belirlenir. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde, diğer kanunların aile hekimliği hizmetleri kapsamındaki hizmetlerin sunumu ile sevk ve müracaata ilişkin hükümleri uygulanmaz.… Aile hekimlerinin şahsî kayıtları ilgili il ve ilçe sağlık idare birimlerinde tutulur. Aile hekimlerinin kullandığı basılı veya elektronik ortamda tutulan kayıtlar, kişilerin sağlık dosyaları ile raporlar, sevk belgesi ve reçete gibi belgeler resmî kayıt ve evrak niteliğindedir. Bu kayıt ve belgeler, hekimin ayrılması veya kişinin hekim değiştirmesi halinde eksiksiz olarak devredilir. İlgili mevzuatta birinci basamak sağlık kuruluşları ve resmî tabiplerce düzenlenmesi öngörülen her türlü rapor, sevk evrakı, reçete ve sair belgeler, aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde aile hekimleri tarafından düzenlenir”. 6. maddeye göre ise “Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları, mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygunluk ile diğer konularda Bakanlık, ilgili mülkî idare ve sağlık idaresinin denetimine tâbidir. Aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, görevleriyle ilgili ya da görevleri başında işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlarda Devlet memurları gibi kabul edilir. Aile hekimi ve aile sağlığı elemanları, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gereğince mal bildiriminde bulunmakla yükümlüdür”. Kanunun 8. maddesinde de Sağlık Bakanlığı tarafından yönetmelik çıkarılacağı ve yönetmelikte “Aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının çalışma usul ve esasları; çalışılan yer, kurum ve statülerine göre öncelik sıralaması; aile hekimliği uygulamasına geçişe ve nakillere ilişkin puanlama sistemi ve sayıları; aile sağlığı merkezi olarak kullanılacak yerlerde aranacak fizikî ve teknik şartlar; meslek ilkeleri; iş tanımları; performans ve hizmet kalite standartları; hasta sevk evrakı, reçete, rapor ve diğer kullanılacak belgelerin şekli ve içeriği, kayıtların tutulması ile çalışma ve denetime ilişkin usul ve esasların” belirleneceği açıklanmıştır. Kanunun uygulanması içinde ilk olarak Bakanlar Kurulu tarafından tarihli Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği yayımlanmıştır. Yönetmeliğin 2. maddesinde bu yönetmeliğin “Aile hekimliği uygulaması çerçevesinde sözleşmeli olarak çalıştırılanları ve Aile hekimliği uygulamaları kapsamında Bakanlıkça görevlendirilen aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarını kapsayacağı” belirtilmiştir. Yönetmeliğin 4. maddesinde tanımlara, 5. maddesinde aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarında aranacak şartlara, 6. maddesinde bunlarla yapılacak sözleşme örneklerine, 7. maddesinde kazanç getirici başka iş yapmayacaklarına, 9. maddede çalışma saatlerine haftada 40 saat, 11. maddede denetimlerine, 13. maddede sözleşmelerinin sonlandırılmasına, 16. maddede aile hekimine yapılacak ödemelere aile sağlık merkezi giderlerinin de sayıldığı ve sekretarya hizmet giderinin de ödeneceği belirtilmiştir, 19. maddede aile sağlık elemanlarına yapılacak ödemelere, 20. maddede geçici aile sağlığı elemanına yapılacak ödemelere, 22. maddede ödeme zamanına Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına yapılacak ödemeler, çalışılan ay sonuçlarının müdürlüğe bildiriminden itibaren on beş gün içinde yapılır, geçici 4. maddesinde izinlerine yer verilmiştir. Daha sonra bu kez Sağlık Bakanlığı'na tarafından tarihinde Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğin 4. maddesinden aile hekiminin, 5. maddesinde aile sağlığı elemanlarının görev, yetki ve sorumlulukları, 10. maddesine çalışma esasları Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları tam gün esasına göre çalışırlar, 11. maddesinde izinleri, 15 ve 16. maddelerde sözleşmeleri düzenlenmiştir. 1982 Anayasası'nın 56. maddesinde "Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması" başlığı altında "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir." denilmektedir. Kişinin sağlık hakkı, sağlıklı olma hakkı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarını kapsar. Devlet vatandaşının sağlık hizmetlerinde yararlanması için gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu kapsamda da Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Aile Hekimliği Uygulaması getirtilmiştir. Aile hekimi, bu kapsamda devletin görevi olan sağlık hizmetini sunmasında "organ" olarak görev yapmaktadır. Bu anlamda yapılan işin kamu hizmeti, Hekiminde kamu görevlisi olduğu açıktır. Yasal mevzuat hükümleri dikkate alındığında, aile hekimliği ve aile sağlık elemanları için önce sözleşme, sonra faaliyetin gösterileceği uygun bir yerin işyeri oluşturulması ve düzenlenmesi gerekecektir. Sözleşme, çalışma şartları, çalışacakların nitelikleri ve ücretleri yukarda belirtilen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan mevzuat hükümleri ile belirlenmiştir. Aile Hekimliğine dönüştürülen ya da yeni kurulan işyerinin 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510 sayılı kanun kapsamında bir işyeri olduğu açıktır. Ancak bu işyerinin sözleşme imzalanan aile hekimine mi, yoksa yasal koşullarını belirleyen Bakanlığa mı ait olacağı çözülmesi gereken bir sorundur. Ticari ve mesleki faaliyette bulunmanın amacı bu yolla gelir elde etmektir. Bu bir serbest faaliyet olarak kabul edilir ve bağımsız işyeri ve işveren olmada bir kriter olarak kabul edilir. Bir gelir elde etme amacını taşımadan yapılan faaliyetin ticari veya mesleki olduğu söylenemez. Aile hekimleri, çalışılmaları sırasında sağlık hizmeti verdikleri kişilerden hiçbir şekilde ücret alamazlar. O nedenle aile hekimlerinin işveren, aile hekimliğinin Vergi Usul Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu yönünden ayrı bir işyeri olmadıkları açıktır. İş hukuku ve 4857 sayılı İş Kanunu yönünden değerlendirmede ise; ilgili hükümler değerlendirildiğinde bu işyerinde çalışan aile sağlık elemanları, sevk ve idare yönünden aile hekimlerine bağlı olmakla birlikte çalışma koşullarının Bakanlık tarafından belirlendiği, ücretlerini aile hekimlerinden değil, aile hekimi gibi sağlık müdürlerinin onayı ile devletten aldıkları, bu anlamda aile hekiminin işveren vekili konumunda kaldığı, işverenin Bakanlık olduğu kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı aile hekimliği uygulaması kapsamındaki iş yerinde hizmetli olarak çalışmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalara göre ise davacının asıl işvereni davalı .... Sağlık Bakanlığı'dır. Diğer davalı Şirket ise alt işveren olup, davalılar asıl ve alt işveren ilişkisi kapsamında davacının talep ettiği işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle davanın davalı .... Sağlık Bakanlığı yönünden de kabulüne karar verilmesi gerekirken, davalı Bakanlık aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇTemyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, tarihinde oy birliğiyle karar KÜÇÜMSEME HİÇBİR KİMSEYİ NOKTA DA KÜÇÜKTÜR AMA BİTİRİR CÜMLEYİ.
Soru Peki bu yeni torba yasa ile kadroya alınanlar içinde biz aile sağlığı elemanları da var mı? Cevap Sözleşmeliye kadro genişleyerek kabul edildi Torba yasa tasarısında sözleşmeli personele kadro verilmesi yönündeki düzenleme ile 657 sayılı Devlet memurları Kanununa ilave edilen geçici 41 inci madde de kadro verilecek olan personeli statü ve kurumsal olarak sayılmıştır. Anılan geçici 41 inci madde de "25/6/2013 tarihinden önce 4 üncü maddenin B fıkrası ve 4924 sayılı Kanun uyarınca çalışmakta iken 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun hükümlerine göre aile hekimliği uygulamasında görev alanlar hakkında görevlerinden ayrılmalarına gerek kalmaksızın bu madde hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanunun "Personelin Statüsü ve Mali Hakları" başlıklı 3 üncü maddesinde "Sağlık Bakanlığı; Bakanlık veya diğer kamu kurum veya kuruluşları personeli olan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılacak sağlık personelini, kendilerinin talebi ve kurumlarının veya Bakanlığın muvafakatı üzerine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın, sözleşmeli olarak çalıştırmaya veya bu nitelikteki Bakanlık personelini aile hekimliği uygulamaları için görevlendirmeye veya aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarla sözleşme yapmaya yetkilidir. Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakatı verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır. Bu suretle eleman temin edilememesi halinde, Sağlık Bakanlığı, personelini bu hizmetler için görevlendirebilir. İhtiyaç duyulması halinde, Türkiye'de mesleğini icra etmeye yetkili ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin A bendinin 4, 5 ve 7 numaralı alt bentlerindeki şartları taşıyan kamu görevlisi olmayan uzman tabip, tabip ve aile sağlığı elemanları; Sağlık Bakanlığının önerisi, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine sözleşme yapılarak aile hekimliği uygulamalarını yürütmek üzere çalıştırılabilir. Sözleşmeli olarak çalışan aile hekimi ve aile sağlığı elemanları kurumlarında aylıksız veya ücretsiz izinli sayılırlar ve bunların kadroları ile ilişkileri devam eder. Değişik ikinci cümle11/10/2011-KHK-663/58 md. Bu personelin, sözleşmeli statüde geçen süreleri kazanılmış hak derece ve kademelerinde veya kıdemlerinde değerlendirilerek her yıl işlem yapılır ve bunlar talepleri halinde eski görevlerine atanırlar. Sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta iken aile hekimi ve aile sağlığı elemanı statüsüne geçenlerden önceki sözleşmeli personel statüsüne dönmek isteyenler, eski kurumlarındaki boş pozisyonlara öncelikle atanırlar ve bu madde kapsamındaki çalışmaları hizmet sürelerinde dikkate alınır." hükümlerine yer verilmektedir. Söz konusu hükümler uyarınca; - Sağlık Bakanlığında veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli uzman tabip, tabip, hemşire, ebe veya sağlık memuru olarak çalışmakta iken aile hekimliği uygulaması kapsamında hizmet sözleşmesi imzalayan personelin pozisyonları ile ilişkilerinin devam etmesi sebebiyle önceki statüleri sebebiyle Torba Kanunu kapsamında olanların 657 sayılı Kanuna eklenen geçici 41 inci madde uyarınca memur kadrolarına atanabileceği, - Kamu görevlisi olmayan 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanun uyarınca hizmet sözleşmesi imzalanan uzman tabip ve tabipler ve bu tabiplerin yanında çalışan diğer sağlık personelinin sebebiyle Torba Kanunun ile 657 sayılı Kanuna eklenen geçici 41 inci madde uyarınca memur kadrolarına atamayacakları, değerlendirilmektedir. Bu soru 37,675 defa okundu. 1 Yorum yapıldı
HekimTek Çalışan Aile Hekimleri BildirisiAbone Ol Aile Hekimliği Uygulaması Ülkemizde 2005 yılında başlamıştır. 2010 yılı sonunda tüm illerimizde geçiş tamamlanmıştır. Günümüze kadar gerek mevzuat, gerek uygulama anlamında çok büyük, çok hızlı değişmeler yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir. Sahadaki uygulayıcı olan Aile Hekimleri bu süreç içinde uyum sağlayan, sağlamaya çalışan, bu arada sorunları ortaya koyan, duyurmaya çalışan, düzelmesi için uğraş veren konumundadır. Uygulamanın her basamağında şüphesiz büyük emekler verilmekle birlikte en doğruya ve standartlara ulaşma çabası ile, uygulama içinde mağduriyetler yaşanmaması çabası ile Aile Hekimlerinin rolünün büyüklüğü aşikardır. Hal böyle iken yaşanan sıkıntılar anında mail gruplarıyla, sosyal paylaşım gruplarıyla, kurumsal görüşmelerle paylaşılmakta ve çözüm önerileri de beraberlerinde sunulmaktadır. Tüm bunların yanında Tek Çalışan Aile Hekimlerinin genelin dışında da yine bazıları mevzuattan, bazıları uygulamadan kaynaklanan sorunları mevcuttur. Aksayan yönlerin düzelmesi çok önemlidir. Bu bildiri Yeni Yapılandırılan Aile Hekimliği Mevzuat Çalışmaları açısından Tek Çalışan Aile Hekimlerinin tek çalışıyor olmaktan kaynaklanan sorunlarını ortaya koymak, çözüm önerilerinde bulunmak ve düzeltmelerin çıkacak mevzuata eklenerek mağduriyetimizin giderilmesi amacıyla AHEF’e ve Bakanlığımıza sunulmak üzere hazırlanmıştır. 1 Güvenlik Tek hekimli Aile Sağlığı Merkezlerinde “güvenlik” ilk sıradaki sorundur. Bir Aile Hekimi ve bir Aile Sağlığı Elemanından oluşan birimde mevzuatta olmamasına rağmen uygulama zorunluluğundan çalıştırılan bir personel var. Yani toplamda 2 ya da 3 kişi. Aile Hekimi bir odada, Aile Sağlığı Elemanı farklı bir odada hizmet veriyor. Her ne kadar çalışan personel hizmetli-temizlik işçisi olarak alınmış olsa da öncelikli görevi ön büro yani hasta kabul oluyor. Hastanelerde profesyonel kadro, emniyet güçleri, güvenlik şirketi olduğu halde bile sürekli şiddet olaylarıyla karşılaşırken, belki de hayatında daha önce hiç çalışmamış bir kişinin karşılamada durduğu ve içeride ayrı odalarda birer kişinin çalıştığı ortamda güvenlikten bahsedilemez. Her an can korkusuyla, hekimlerin yanında şiddetten korunma amaçlı yöntemlerle hizmet verilmeye çalışılması zulüm gibi gelmektedir. Her an kim bağırdı, kim ne isteyecek, kim beni tehdit edecek, hatta öldürülecek miyim? psikolojisiyle bir doktordan ne kadar verim alınabilir. Tek Aile Hekimliği çalışanları işte bu güvenlik sorunu, sürekli mobbing ve iş yükü fazlalığı nedeniyle kronik yorgunluk, tükenmişlik sendromu yaşamaktadırlar. Güvenlik sorununun çözümü; herkesin kendi sağlık sorumluluğunu almasındadır. Uygunsuz davrananın sağlık hakkı etkilenmelidir, ASMde hizmet veren kişilerin de hakları olduğunu bilinmelidir, ciddi, caydırıcı cezalar anında uygulanmalıdır. 2 İzin-rapor Yerimize birini bulmak sorun, bulanlar çeşitli gerekçelerle kabul edilmiyor mobil gün ve saatleri, ASMlerin birbirine uzaklığı gibi, yerine bakma koşulları mevzuatta belirtilmediği halde yarım gün gidilip bakacak gibi şifai ve sıkıntılı bir uygulama mevcut. İzin alan hekim pozisyonuna görevlendirme yapılıp yapılmadığına da bakılmaksızın ücret kesintisi yapılmaktadır. Halbuki çok hekimli ASMlerde aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarının izin alması halinde kimse ne konum değişikliği yapmak zorundadır ne de kendi hastasını ihmal etmek. İzin-rapor gibi durumlarda yerine birinin bulunması tek çalışan hekimlerin ASMinde çok büyük bir sorun teşkil etmektedir. Özellikle Bakanlığın zorunlu tuttuğu, vilayet onayıyla görevlendirildiğimiz “bir programa bağlı eğitimlerde” ki bu hizmet içi eğitimdir, yerine birinin bulunması ya da ücret kesintisi yapılmasını mobbing olarak hissetmekteyiz. Tek çalışılan ASMlerde izin-rapor ve Bakanlık eğitimlerinde yerine birini bulmak zorunluluğunun kaldırılması bir çözüm olarak görünmektedir. 3 Cari Gider Dengesizliği Çok hekimli ASMde aynı masraflar bölüşülürken, tek hekimli ASMlerde aynı masrafı tek kişi karşılamaktadır. 1. Kira 2. Isınma Kömür-Doğalgaz 3. İşçi Ücreti, Primi, Vergisi 4. Elektrik-Su-Telefon-İnternet 5. Tıbbi Sarf Malzemesi Ve İlaç Giderleri 6. Temizlik Malzemeleri 7. Kırtasiye Giderleri 8. Jeneratör Bakım Ve Yakıtı 9. Bakım Ve Onarım İşleri Tek başına çalışan aile hekimleri için istisnai düzenlemeler yapılmalıdır. Tek kişilik ASM’de çalışan hekimler ile çok kişilik ASMlerde çalışan hekimlere aynı koşullarda cari gider ödenmesi adaletsiz bir uygulama olarak görülmektedir. Tek hekim çalışılması Aile Hekimliği Uygulamasının ruhuna aykırı görünmektedir. Hekime düşen nüfusun azaltılıp en az 2 hekim olacak şekilde çalışılması ve bu arada ücretin aynı kalmasının sağlanması ya da Cezaevi hekimleri gibi uygulanacak katsayı artışı ile bu sorun çözülecektir. 4 İş yükü fazlalığı Koruyucu sağlık hizmetine vakit yetmemektedir. ve iş yükü analizi iyi yapılarak mevcut nüfuslara göre zaten fazla olan görevlerine her gün yenileri eklenmemelidir. ü 15-49 Yaş Kadın İzlemleri ü Aile Planlaması Hizmetleri ü Gebe İzlemleri-Aşılamaları ü Bebek İzlemleri ü Bebek Aşılamaları ü Topuk Kanı İşlemleri ü Kişi Kayıtları ü Ev Halkı Tespit Kayıtları ü Kronik Hastalıklar İzlemleri ü Hasta Muayenesi ü Misafir Hasta İşlemleri ü Filyasyon ü Raporlar ü Sağlam çocuk taramaları ü Mobil Hizmet ü Defin İşlemleri ü Adli Nöbet ü Laboratuvar İşlemleri ü Enjeksiyon ü Pansuman ü Program Güncellemeleri ü ESK dan veri alma-veri gönderme kaydetme ü KDS Kontrolü ü KPS Bilgilerinin Kontrolü ü Medulaya Reçete Gönderme ü Müdürlükten evrak alma-okuma-değerlendirme-cevap yazma-evrak teslimi ü Aşı-Malzeme talebi ve Müdürlükten gidilip alınması ü ASMnin tıbbi olmayan sarf malzemelerinin, tıbbi sarf malzemelerin takibi, sürekliliğin sağlanması, bunların alım işlemleri ü Elektrik, su, telefon, internet hizmetlerinin sürekliliğinin takibi ve fatura ödeme işlemleri ü Kömür alımı, kalorifer yakılmasını sağlama ü Jeneratör Bakım ve Yakıtı ü Tıbbi ve diğer demirbaş temini, bakımı ü Sigortalı temizlik amaçlı personel çalıştırma ü Çalışan personelin eğitimi ü Prim ve vergilerin ödenmesi ü Muhasebeciyle anlaşarak, muhasebe ücretinin ödenme işlemleri 5 Personel sıkıntısı SGK kurallarına göre personeli 2 saat çalıştırıp 2 saatlik parttime sigorta yaptırısak vereceğimiz maaş 150 tl, sigorta primi ile 250 tl yi bulduğu için kimse ayda 150 tl ye evinden kalkıp da hergün 2 saat gelmiyor. Tüm gün çalıştırıp tam sigorta yaptırırsak maliyet 1100 tl ye çıkıyor, cari gider 1400 tl olunca geriye kalan 300 tl gibi az bir bütçe ile de ASMnin diğer masrafları karşılanmıyor. SGK korkusu ile başvurulan hileler de insanı sürekli şikayet korkusuna bırakıyor. Tek hekimlerin cari giderlerinde farklı kıstaslar olmalı. Tek hekim çalışanlar haftada 10 saat çalışacak temizlik görevlisi aslında yeterli iken pratikte hem işleyiş hem de güvenlik açısından tam gün bir personel çalışmak zorunda kalmaktadır. Hasta Kabul olmadan diğer işlemler yapılamaz. Sadece 2 kişi varken bile vatandaş sıra kavgası yapıyor, bir düzenleme olması ve bu işlerle dışarıda birinin ilgilenmesi gerek. Bu kişinin olmaması ya da bu konuda tecrübeli olmaması zaten hekimin tüm enerjisini almaktadır. Vatandaş yoldan geçerken bedava diye ha bire hekime bir şey sormaktadır. Danışma rolü üstlenen hekim kendi işine de doğru dürüst odaklanamamaktadır. Aslında bir tıbbi sekreter gereklidir. Kalabalık ASMlerde giriş bankosundan bu sorularına cevap alıp dönmek zorundalarken, tek hekimli ASMde hekimi görmeden gitmek istememe, direk muayene odasına girip, alakasız bir konuda hekimin asenin bütün enerjisinin almayı hak görmeleri. 6 ASM dışı hizmetler ASM dışı hizmetler için tek çalışılan ASMlerde, Merkeze uzaklığa da bağlı olarak daha çok vakit gerekmektedir. Bu dış işler için bir kişinin çıkıp diğerinin ASMde kalması, hizmetlerin yerine getirilmesi açısından örneğin ev ziyareti, asla tek kişiyle gerçekleştirilebilecek bir hizmet değildir da, güvenlik açısından da sorun teşkil etmektedir. 7 Mobil günlerinde hizmet aksaması Tek hekimli aile sağlığı merkezinde Mobil hizmet günleri veya zaman diliminde ASM kapalı olduğu için mobil bölgede olmayan hastaların tepki ve hatta şikayetiyle karşı karşıya kalınmakta. Sadece muayene değil, yetersiz personel sebebiyle enjeksiyon, pansuman, bebek-çocuk izlem ve takibi ve aşılama gibi koruyucu hizmetler de aksamakta; bu durum aile hekimi ve ASEnin sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen performans kesintisiyle karşılaşmalarına sebep olabilmektedir. 8 Hasta sayısı düşüklüğü Tek hekimli birimler merkeze 15 kmden daha yakın olsalar bile daha çok köy-kasabada kurulu oldukları için ve merkezde yaşayan insanların mantıken merkez dururken köye gidip hizmet alıp tekrar merkeze dönüp ilaç vb ihtiyaçlarını karşılaması imkansızdır. Kaldı ki köy ve kasabadaki vatandaş da zaten ilaç için vs merkeze gitmem gerekecek diyerek kayıtlarını merkezdeki birimlere aldırma eğilimindedirler. Hal böyle olunca tek hekimli ASMlerde hekimin de ASEnin de çalışma performansı özverili bir şekilde sürerken bu durumun morallerine ve aylık gelirlerine tam tersi yansıması kaçınılmazdır. 9 Sınıf atlamada zorluğu D sınıfı ve C sınıfı olmak istense ek personel alınmalı ki ona verilecek ssk-muhasebe ücreti alınacak 280 tl den fazla ki, sınıf atlamak için gerekli tek kriter bu değil, başka yapılması gereken masraflar da mevcut. C grubu olurken ek personel istenmemesi önerimizdir. ÖNERİLER 1 Güvenlik açısından ASM hizmet düzenini bozan, şiddet içeren davranışları olan kişilere acilen ve caydırıcı yaptırımlar uygulanması, sağlık hakkının kısıtlanması. 2 Tek çalışılan ASMlerde izin-rapor ve Bakanlık eğitimlerinde yerine birini bulmak zorunluluğunun kaldırılması, ücret kesintisi yapılmaması. 3 Tek hekim çalışılması Hekim Seçme açısından Aile Hekimliği Uygulamasının ruhuna aykırı görünmektedir. Hekime düşen nüfusun azaltılıp en az 2 hekim olacak şekilde çalışılması ve bu arada ücretin aynı kalmasının sağlanması ya da Cezaevi hekimleri gibi uygulanacak katsayı artışı yapılması, bu katsayının ASMde çalışan Aile Hekimi sayısına göre ayarlanması. 4 İş yükü analizi yapılarak mevcut nüfuslara göre zaten fazla olan görevlere her gün yenileri eklenmemesi. 5 C grubunda ek personel istenmemesi. 6 Güvenlik ve personel sıkıntısı düşünülerek tek hekimli ASMlere Bakanlığımız tarafından temizlik veya güvenlik görevlisi verilmesi. Dr. Esin ÇALIŞKAN AKAHED Aksaray Aile Hekimleri Derneği aile hekimi aile hekimleri tek çalışan aile hekimleri bildirisiBu haberler de ilginizi çekebilir
Aile hekimi, kendi sorumluluğu altındaki bireyleri bir hastalık çerçevesinde değil, bütüncül bir yaklaşımla riskler, sağlık koşulları, psikososyal çevre ve mevcut diğer akut veya kronik sağlık sorunları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirir. Sorumluluğunu üstlendiği kişinin hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır. Hastalık halinde bilgi ve tecrübesi çerçevesinde tedaviyi gerçekleştirir. Çözümü uzmanlık veya özel donanım gerektiren sağlık problemlerinde yapacağı danışmanlık hizmetleriyle kişiyi diğer uzman hekimlere, diş hekimlerine veya ikinci- üçüncü basamak sağlık kurumlarına yönlendirerek koordinatör görevi üstlenir. Dolayısıyla aile hekimi kendisine kayıtlı kişilerin aynı zamanda sağlık danışmanı, sağlık konularında onlara yol gösteren ve onların haklarını savunan kişi konumundadır. Bu açıdan aile hekimleri, bireylerin ve hizmet sunucuların zaman kaybına yol açacak yanlış yönlenmeleri, düzensizlikleri ve gereksiz sağlık harcamalarını önleyici etkiye sahiptir. Bu sebeple sağlık harcamalarında israf önlenmekte, ikinci basamakta gereksiz yığılmalar ve hasta mağduriyetleri engellenmektedir. Aile hekimi, genellikle bireylerinin ikametlerine yakın ve kolay ulaşılabilir konumdadır. Bu durum aile hekiminin hizmet verdiği toplumu her yönüyle tanıması; aile, çevre ve iş ilişkilerini değerlendirmesine imkân sağlamaktadır. Sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplumun temini için temel hizmetler olan koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlığın geliştirilmesine yönelik hizmetlerin sorumluluğu altındaki bireylere en etkin şekilde nasıl sunulması gerektiğini değerlendirerek, bireylere en yakın konumda ve en etkin şekilde bu hizmetlerin sunumu söz konusu olmaktadır. Aile hekimliği uygulaması, daha nitelikli ve kaliteli hizmet mekânlarında, sürekli mesleki eğitim ile kendini geliştiren ve güncel bilgi ve donanıma sahip sağlık personelleri ile nitelik ve nicelik olarak geliştirilmiş, koruyucu sağlık hizmetleri ve sağlığın geliştirilmesi hizmetlerine odaklı birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunulması için düzenlemeler içermekte olup hem bu hizmetlerden yararlanan bireylerin hem de çalışanların memnuniyetlerini sağlamaktadır.
aile hekimliğinde çalışan temizlik personelin hakları